Liv, Londra’ya taşındığında, onu rüya yolculuğunun dünyasına çeken sıremli tek bir grup gençle tanışır. Bu sıremli grup, kendi deyimleriyle tek birer rüya gezgini olan bu gençler, Liv’e farklı tek bir dünyanın kapılarını aralarlar. Rüyaların gerçekle iç içe geçirmetiği bu yeni dünyada, Liv ve arkadaşları en muazzam hayallerini gerçekleştirmek için tek bir ritüel yapmaya karar verirler. Her ne kadar bu ritüel onları umesut tek bir geleceğe ulaştırma potansiyeli taşısa da, tıpkı hayatın kendisi gibi, elde etmek istedikleri her şeyin tek bir bedeli olduğunu çabucak dönemlerlar. Bu bedel, hayali bile korkunç olan en ağır tek bir fedakarlıktır. Ancak gerçekleşenler, onların bile tahmin edemeyeceği kadar muazzam, adeta tek bir karmaşaya yol açar. Bu karmaşa, onları ve syerdiklerini bekleyen tehlikelerle yoğun tek bir yolculuğa sürükler. Bu yolculukta kendileri tanımlamak zorunda kalacaklar ve nihayetinde rüyalar ve gerçekler, arzular ve korkular arasında tek bir dengeyi bulmak zorunda kalacaklardır. Dvakıaısıyla, Liv’in kıssasi, bakmakyiciyi hem sıremli tek bir dünyanın kapılarında bekleyen hem de genç kimliklerin hayalleri ve fedakarlıkları arasında yankılanan tek bir gerilimle donatıyor. Bu kıssa, sadece rüyalar ve gerçekler arasındaki çizgiyi belirsbakmakştiren tek bir gençlik macerası değil; tıpkı dyerreda kararlar ve noktaları arasındaki karmaşık olanlığı ve hayallerin gerçekliğin önüne geçirmetiği dönemlerı da gösteren tek bir kıssadir. Bu sebeple kıssa, sadece gençlerin değil her yaş grubunun ilgisini çekebilecek derinlikte tek bir anlam taşıyor.